Yalnızlıktan özgürlüğe... Şarap kadar buruk ve tatlı bir yaşamın romanı..
Yalnızlık Şarabı, 1942 yılında Nazi dehşetiyle yarım kalan başyapıt Fransız Süiti’nin yazarı Irène Némirovsky’nin bir başka önemli eseri. Roman, sıra dışı kahramanı Hélène’in hikâyesini anlatırken, arka planına Birinci Dünya Savaşı ve Rus Devrimi gibi tarihin önemli perdelerini yerleştiriyor.
Paris’teki Yahudi bir Rus mülteci ailesinin kızı olan Hélène, genç metreslerinden, süslenip püslenmekten başka bir şeyi önemsemeyen bencil annesi ve bütün bunları görmezden gelen pısırık babasının arasında sevgisizliğe mahkûm bırakılmış bir genç kız. Ama az rastlanılan türden bir zekâ ve duyarlılıkla hayatı ve kendini keşfederken, yalnızlığını özgürlüğe dönüştürmeyi de başarabilen bir genç kız…
Yaşam öyküsü ve eserleriyle 20. yüzyılın en trajik edebi figürlerinden biri olan ve Tolstoy gibi ustalarla karşılaştırılan Némirovsky’nin Yalnızlık Şarabı, okuyuculara her şeye rağmen cesaret ve özgürlükten, daha da önemlisi “kendi” olmaktan vazgeçmemenin güzelliğini bir kez daha hatırlatacak, “şarap” tadında bir roman.
Zor bir eğitim üzerine muhteşem bir roman. Romanın son sahnesi neredeyse Némirovsky’nin Auschwitz’deki sonu kadar tüyler ürpertici...
-Patrick Besson
Némirovsky’nin ufku Tolstoy’unki gibidir: İnsanı ve onun narin varoluşunu yakından tanıyan yazar bunları etkileyici, sabırlı ve katı bir dürüstlükle bir araya getirmiştir...
-Oprah Magazine
Okur Yorumları
Kitap hakkında yorum yapmak için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Üye girişi için tıklayınız.
Eğer üye değilseniz, üye olmak için tıklayınız.
Yazar Hakkında
Irène Némirovsky, sürgüne ilk kez Rus devriminden sonra, Sovyetler babasının başına ödül koyduğunda maruz kaldı. Finlandiya ve İsveç'te başıboş gezinerek geçirilen birkaç yıldan sonra Fransa'ya yerleşti. Yedi dile hâkim olan, deneyim bakımından zengin ve edebiyata tutkulu biri olarak, 1929 yılında David Golder’in elyazması kopyasını Bernard Grosset’ye gönderdiğinde yazdığı pek çok şey yayımlanmıştı bile. Zaman içinde haksız biçimde unutulmuş olsa da Irène Némirovsky, Morand, Drieu La Rochelle ve Cocteau tarafından övülmüş bir edebiyat perisine dönüştü. Ancak bu düşün kâbusa dönmesi on yıl bile sürmedi: Yayıncılığın “Arileştirilmesi” hareketinin bir kurbanı olarak Irène kendi adıyla eser yayınlama hakkını yitirdi, kocası Michel’in de mesleğini sürdürmesi yasaklandı. Bunun ardından da savaş onu bir lere daha evinden, daha sonraysa yaşamdan söküp aldı. Kaçış yolunda Morvan’ın bir köyüne sığındı ve ardından da tutuklanıp Auschwitz’e götürelerek burada öldürüldü.